İş Bulamıyorum! (İş Arama Süresi Uzarsa) -2
3. Tespit Ettiğiniz Sorunlara Çözümler Üretin
Tespit ettiğiniz ve cevapladığınız her bir sorunun karşısına bulabildiğiniz en makul cevabı yazın. Objektif olun. Eğer yeterince objektif olamadığınızı düşünüyorsanız bu konuda destek almaktan çekinmeyin.
Örneğin;
Soru : İşsiz kaldığınız süre zarfında iş arama adına ne kadar çaba sarf ettim?
Cevap : Sadece birkaç tanıdığa haber verdim. Birkaç kariyer sitesinde göze çarpan birkaç ilana başvurdum.
Çözüm :
• Öncelikle kariyer sitelerinde bulunan özgeçmişlerimi güncellemeliyim.
• Başvuracağım pozisyonları netleştirdikten sonra sistemli şekilde başvurularımı gerçekleştireceğim sektör ve firmaların bir listesini hazırlamalıyım.
• Başvuracağım her bir pozisyon için özel olarak özgeçmişimi gözden geçirmeli ve bu firma ve pozisyonlara uygun ön yazılar hazırlamalıyım.
• Maddi durumumu gözden geçirmeliyim.
• Gereksiz harcamalardan kaçınmalı ve bir süre daha işsiz kalma ihtimaline karşı hazırlıklı olmalıyım.
4. Geçici Bile Olsa İş Fırsatlarını Değerlendirin
Henüz istediğiniz gibi bir iş bulamadınız. Süre uzadıkça yaşanması muhtemel sorunlardan ilk bölümde bahsetmiştik. Bu dönemde hem maddi hem de manevi olarak sizi tatmin etmesi muhtemel bir iş fırsatını değerlendirin.
Bu bağlamda tam zamanlı çalışma şartı söz konusu olmamalı sizin için. Yarı zamanlı çalışabileceğiniz hatta zaman ve mekândan bağımsız işler size uygun olacaktır. Alanınızda yeterli tecrübeye sahipseniz firmalara bu konuda dışarıdan destek verebilir ya da iyi derece de yabancı dil biliyorsanız çevrimiçi çevirmenlik gibi işlerle bu dönemde maddi ve manevi desteğe sahip olabilirsiniz.
5. Kaybedecek Vakit Yok. Bir An Önce Harekete Geçin.
Kendinizle ve durumunuzla yüzleştiniz. Durumunuzu sorgulamak adına sorduğunuz sorulara verdiğiniz cevaplar ve çözüm önerileri ışığında hazırladığınız eylem planını mümkün olan en kısa zamanda uygulaya koyun. Kaybedecek vaktinizin olmadığına inanmıyorsanız yazımızın ilk bölümünün başında verdiğimiz rakamlara bakarak ne kadar çok rakibinizin olduğunu bir kere daha düşünmenizi tavsiye ederiz.
Her ne kadar işsizliğin getirdiği olumsuzluklar çok fazla, sorumluluklarınız çok ağır, koşullar zorlu ve rekabet maksimum seviyede olsa da eylem planınızı hazırladığınız ve krizi yönetmek adına gerekli adımları attığınız için bu dönemi nispeten daha az hasarla atlatacağınızı ön görmek zor olmayacaktır.
- Published in Kariyer Rehberi
Özgeçmişinizi Ön Plana Çıkarın!
İş ararken en büyük hedefiniz aynı pozisyona başvurduğunuz diğer adaylardan sıyrılarak ön plana çıkabilmek. Elbette bunu yapabilmenin ilk şartı özgeçmişinizi ön plana çıkarmak. Birkaç püf noktasına dikkat ederek bunu başarabilirsiniz. İşte birkaç öneri.
Mutlaka iyi bir önyazınız olsun
Özgeçmişinizi hangi yolla iletiyor olursanız olun mutlaka başvurduğunuz pozisyona yönelik olarak hazırlanmış (bkz. Sıkı Bir Önyazı ile Bir Adım Öne Çıkın!) bir önyazınız olmalı. İtina ile hazırlanmış sıkı bir önyazı özgeçmişinizi bir adım öne çıkaracaktır.
İmla hatalarından kaçının ve bir plana bağlı kalın
Özgeçmişinizin genel görünümüne özen gösterin. Çok detaylı ya da muhteşem bir içeriğe sahip olmasa bile genel görünüm itibarı ile derli toplu bir özgeçmiş belgeniz olsun. Başvurduğunuz pozisyon mutlaka tecrübe ve yeteneklerinize uygun olmalı. Bu doğrultu da 2 sayfayı geçmeyen ve güncel eğitim ve deneyimlerinizi içeren bir özgeçmiş hazırlamaya dikkat edin.
Referanslar
Doğru referanslarla özgeçmişinizi zenginleştirin. Başvurduğunuz pozisyonu göz önünde tutarak size artı sağlayacağına inandığınız kişileri referans olarak ekleyin. Bir nedenle referanslarınızı gizli tutmanız gerekiyorsa da mutlaka sorulması halinde paylaşabileceğinizi uygun bir dille belirtin.
Teyit alın
Teknoloji çağında yaşıyor olmamıza rağmen bazı aksiliklerin olmayacağı hiçbir zaman garanti altında değildir. Eğer özgeçmişinizi online ortamda iletiyorsanız hedefe ulaştığından emin olun. Teyit etmekten sakınmayın. Birçok insan eposta ile özgeçmişini gönderdikten sonra iletildiğini teyit etme ihtiyacı hissetmez. Eğer size özgeçmişinizin iletildiğine dair bir dönüş olmadıysa ve bekleme süresi 2 günü geçtiyse özgeçmişinizi yeniden gönderin ya da en azından değerlendirmeye alınıp alınmadığını teyit edin.
- Published in Kariyer Rehberi
Liderlik Sanatı
“Lider ya da Önder, bulunduğu çevreye yarar sağlayan, süregelen gelenekte köklü değişiklikler yapan, çevreyi yönetmek için, sorumluluğu; sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişiye denir. Lider; elindeki gücü kullanabilme kapasitesine bağlı olarak, çevresini etkileyen kişidir. Gerektiğinde aldığı zor kararların ve sonuçlarının ardında durmasını bilir.”
Evet liderliği bu şekilde tanımlıyor çağımızın ansiklopedisi Vikipedia. Siz de ekibi tarafından sadakatle takip edilen bir lider olmak istiyorsanız önceliğiniz biraz sempati olmalı. Muhteşem bir vizyona sahip olup aksi ve geçimsiz bir insan iseniz ekibinize kısa bir süre liderlik yapabilirsiniz fakat emin olun bu süre hiçte uzun olmayacaktır.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanlar lider olarak benimsedikleri kişilerde Allah vergisi yeteneklere değil aksine insanların kendi tercihleri ile oluşturdukları özelliklere önem veriyorlar. Örneklemek gerekirse ne kadar zeki olduğunuz, ne kadar yakışıklı ya da çekici olduğunuzdan ziyade, ne kadar mütevazi olduğunuz ya da ne kadar olumlu bakış açısına sahip olduğunuz gibi kendi inisiyatifinizle geliştirebileceğiniz özellikler dikkate alınıyor.
Duygusal zekanın önemi yapılan araştırmalarda net bir şekilde ortaya konuyor. Öyle ki bir milyondan fazla kişi üzerinde yapılan bir araştırmada duygusal zekasını etkin şekilde kullanabilen liderlerin kulvarlarında diğer insanlardan çok daha önde ve çok daha başarılı oldukları sonucuna ulaşılmış durumda.
İnsanların sizi ne kadar sempatik, ne kadar mütevazi ve ne kadar ulaşılabilir bulduğu yukarıda bahsettiğimiz liderler sınıfına giriş vizeniz olacak. Duygusal zeka, doğumunuzla birlikte edindiğiniz diğer karakteristik özelliklerinizin aksine öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir melekedir.
Duygusal zekanızı aktif kullanabilme yeteneğiniz ise sizin sempatik ve saygı kadar sevgi de duyulan, ekip arkadaşlarının kendisine sadakatle bağlı olduğu bir lider olup olmadığınızı belirleyen kilit roller olacaktır.
Bir sonraki yazımızda sempatik bir liderin özelliklerinden bahsedeceğiz.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
- Published in Kariyer Rehberi
Hoşgeldin Motivasyonu
Yazının başlığı size de ilgin geldi değil mi? Evet aslında ilginç ama bir o kadar da önemli bir konudan bahsedeceğiz bu yazımızda. İşe yeni başlayan personel için yapılacak birçok şey vardır. Oryantasyon turlarından tutunda şirket içi eğitimlere kadar.
Bunların hepsi personelin şirketini, ofisini, takım arkadaşlarını, şirket kültürünü, çalışma usul ve alışkanlıklarını tanıması ve buna uyum sağlayabilmesi için olmazsa olmaz türünden faaliyetler. Ama tüm bunların öncesinde küçücük bir detay ile yeni işe başlayan personelinizin motivasyonunu bir kat daha arttırabilirsiniz.
Tüm personelinize göndereceğiniz bir epostayla yeni personelinize bir hoş geldin demeniz bu yeni çalışma arkadaşınız için ciddi bir motivasyon kaynağı olacaktır. Bu eposta metnine iş teklifinizi kabul ettiği için kısa bir teşekkür ile başlayarak çalışanınızın görev tanımını, hiyerarşik pozisyonu hakkındaki bilgileri, görev ve sorumlulukları ve kısa bir özgeçmiş bilgisini ekleyebilirsiniz. Bu sayede bu yeni çalışma arkadaşını diğer personellerinde daha kısa sürede ve daha yakından tanımasını ve adaptasyon süresini kısaltmayı sağlayabilirsiniz.
Bunun yanı sıra işe yeni başlayacak olan çalışma arkadaşınıza şirket kültürünü anlatan kitapçığı, yeni çalışan oryantasyonu için hazırlanmış içerikleri, şirketin portföyünü ve ürünlerini tanıtan reklam materyallerini önceden iletin. Bu sayede yeni çalışma arkadaşınızın işe adapte olma süreci çok daha kısa bir süre alacaktır.
İşe alım sürecinde karşılıklı anlaşmanın sağlanması ile ilk iş günü arasında geçen zaman zarfında bu yeni çalışma arkadaşınızla iletişim halinde kalın. Bu sizin çalışanınıza değer verdiğinizi, onu önemsediğinizi hissettirecektir. Bu sayede farklı alternatifler araştırmaktan da uzak durmasını sağlamış olacaksınız.
İmkanlar dahilinde küçük bir hoş geldin partisi vermek pastanın üzerindeki çilek olacaktır. Profesyonellerin bulunduğu bir ortamda resmiyeti bir miktar askıya alan, birkaç atıştırmalık ve biraz içecek içeren minik çaplı bir hoş geldin partisi düzenleyin. Ve bunu tüm personelin katılabileceği (en azından ilgili tüm personelin) bir şekilde organize ederek gerekli duyuruyu yapın. Bu yolla çalışanınızın hem oryantasyonu hem de motivasyonu adına muhteşem bir adım atmış olacaksınız.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
- Published in Kariyer Rehberi
Zor Müşteri mi? Çocuk Oyuncağı! – 2
Zor Müşteri mi? Çocuk Oyuncağı yazı dizimizin 2. bölümü ile devam ediyoruz. Memnun kalmış müşteri en iyi reklamdır. Evet ticaretin en önemli kaidelerinden biri budur. Fakat bir de buzdağının görünmeyen yüzü vardır. Memnun olmayan müşteri. İşte bu yazımızda “Zor Müşteri” olarak adlandıracağımız grup bu kitle olacak.
Araştırmalar alışverişlerinde hatalı ürün almış bir müşterilerin %66’sının bir daha aynı firmadan alışveriş yapmamayı tercih ettiğini gösteriyor. İşte burada müşteriyi kaybetmemek için yeteneğinizi ortaya koymanız gerekecek. Peki, bu nasıl olacak? İşte birkaç yardımcı ipucu.
Bekleyen müşteri daha kızgın müşteridir
Müşterinizin sorunlarını dinlediniz ve anladığınıza inanıyorsunuz. Soruna çözüm bulmak için görüşmeler ya da araştırmalar yapmak gibi bir ihtiyacınız olabilir. Ama unutmayın hız çağında yaşıyoruz ve karşınızda üzgün ve kızgın bir müşteri var. Fazladan harcayacağınız 10 saniyeniz bile yok.
Bekleme süresi uzadıkça soruna bulacağınız çözüm sizi müşterinizin daha fazla kızması ve sonunda kaybedilmesi sonucundan kurtaramayabilir. Eğer işlemleriniz uzayacaksa bile sık aralıklarla müşterinizi bilgilendirin. Bu sayede kendisi ile ilgilenmediğiniz intibaına kapılmasına engel olabilirsiniz.
Çalışanlarınızın motivasyonunu yüksek tutun
Müşteri hizmetleri yetkililerinin muhatabı genellikle bu zor müşteri tanımı kapsamında kalan müşteri tipidir ki bu insanları mutlu etmeye çalışmak ciddi bir enerji ve motivasyon gerektirir. Çalışanlarınızı iyi eğitmeniz, motivasyonlarını artırıcı faaliyetler organize etmeniz her açıdan takımınızın enerjisini yükseltecektir.
Kurumsal kültürünüzü doğru şekilde özümsemiş olan çalışma arkadaşları her zaman müşteriden gelecek soru ve sorunlara daha hazırlıklı olacaktır. Müşteriden gelecek olan olumsuz yorumları bir problem olarak değil aksine işinizin gelişmesi için paha biçilmez birer geri bildirim olarak değerlendirecek ve bunu müşterilerinize de yansıtacaklardır.
Sinek öldürmek yerine bataklığı kurutmanın yolunu bulun
Yapılan bir araştırmaya göre mutsuz müşterilerin sadece %4’lük bir kısmı şikayetlerini şirketlerle paylaşarak çözüm bulmayı tercih etmekte. Geriye kalan %96’lık büyük çoğunluk ise sessiz sedasız şirketi terk etmeyi yani bir daha aynı şirketten alışveriş yapmamayı tercih ediyor.
Bu durumda yapılacak şey müşterilerden gelen şikayetleri doğru analiz etmek ve bu sorunlara kalıcı ve etkili çözümler üretmek olacaktır.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
- Published in Kariyer Rehberi
Zor Müşteri mi? Çocuk Oyuncağı!
Memnun kalmış müşteri en iyi reklamdır. Evet ticaretin en önemli kaidelerinden biri budur. Fakat bir de buzdağının görünmeyen yüzü vardır. Memnun olmayan müşteri. İşte bu yazımızda “Zor Müşteri” olarak adlandıracağımız grup bu kitle olacak.
Araştırmalar alışverişlerinde hatalı ürün almış bir müşterilerin %66’sının bir daha aynı firmadan alışveriş yapmamayı tercih ettiğini gösteriyor. İşte burada müşteriyi kaybetmemek için yeteneğinizi ortaya koymanız gerekecek. Peki, bu nasıl olacak? İşte birkaç yardımcı ipucu.
Önemseyin ve bunu hissettirin
Unutmayın ki karşınızda bir şekilde mağdur olmuş bir müşteri var. Böylesi durumlarla başa çıkmak zor bir denklemi çözmek gibidir. Böylesi bir denklemi çözebilmek için önce problemi doğru şekilde anlamak gereklidir. Karşınızdakini anlamanın en önemli şartı dinlemektir. Muhatabınızı iyi dinleyin ve anlamaya çalışın.
Profesyonellik ve duygusallıktan kaçınmak elbette önemlidir. Ama bu konuya insani şekilde yaklaşmaktan sizi alıkoymamalı. Sorunun çözümünün sizde olduğuna, başka bir kimseyle bu sorunu çözmek için görüşmesine ihtiyacı olmadığına muhatabınızı ikna edin. Muhatabınıza vereceğiniz güven sayesinde ilk golü atmış olacaksınız.
Klişe cümlelerden kaçının
Her insan kendini özel hissetmekten hoşlanır. Hele hele karşınızda zor bir müşteri varsa bu kişiyle özel olarak ilgileniyor olduğunuzu mutlaka hissettirmelisiniz. Basma kalıp cümlelerle elde edebileceğiniz tek şey muhatabınızın antipatisi olacaktır.
Şirketinizin böylesi durumlar için belli bir yaklaşımının olması güzeldir. Fakat bu ezberlenmiş cümleleri müşterinize sarf etmenizi haklı çıkarmayacaktır. Bu çizgiyi kaybetmeden müşterinize kendi cümlelerinizle hitap etmeyi tercih etmelisiniz.
Tartışmadan kaçının
Müşteri ile diyalog halindeyken ona karşı kendinizi haklı çıkarmanız ne size ne de kurumunuza hiçbir katkı sağlamayacaktır. Aksine zaten üzgün olan müşterinizin daha üzgün ve sinirli olmasına sebep olacaktır. Tartışmaya girmekten olabildiğince kaçının. Unutmayın ki müşterinin net bir şekilde haksız bile olsa müşteriniz sizden dinlenilmeyi, ilgilenilmeyi ve sorununa bir çözüm üretilmesini bekliyor olacaktır.
Hızlı ve pratik çözümler üretin
Karşınızda bir şekilde mağdur olmuş ve bunun doğal sonucu olarak üzgün ve kızgın bir müşteri olduğu aklınızdan çıkarmayın. Böylesi bir psikoloji içerisindeki bir insan sizinle yardım edebileceğinize inandığı sürece iletişim halinde kalacaktır. Bu duyguyu hissedemediğinde iletişiminiz kopacaktır.
Çözüme ulaşmak için inisiyatif kullanın ve sorumluluk almaktan kaçınmayın. Muhtemelen her seferinde bu zor müşteriyi promosyon ya da benzeri hediyelerle memnun etmek gibi bir şansınız olmayacaktır. Fakat dürüst ve gerçekçi olmak sizin en büyük silahınız olmalıdır. Müşteriniz elinizden gelen her şeyi yaptığınıza, şartları sonuna kadar zorladığınıza ikna olduğunda hanenize bir sayı daha yazabilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda bu konuyu işlemeye devam edeceğiz…
- Published in Kariyer Rehberi
Masa Başı İşlerden Kaynaklı Hastalıklar – 1
Araştırmalar ortaya koyuyor ki ofisinizdeki çalışma ortamı ve iş hayatı birçok hastalığı tetikleyebiliyor. Bu hastalıkları ve bunlara sebep olan çalışma alışkanlıklarını sizler için inceledik.
1. Bütün gün oturarak ömrünüzü kısaltmayın
Göreviniz gereği masa başında bütün gününüzü geçirmeniz gerekiyorsa iskelet ve kas rahatsızlıkları riskiniz oldukça yüksek olacaktır. Öte yandan diyabet, kanser, obezite gibi bir çok hastalık riski de oldukça yüksektir.
Uzmanlar böylesi görevlerde çalışan kişilerin en fazla 8 dakikada bir pozisyon değiştirmelerini tavsiye ediyor. Bunun yanı sıra saatte iki kez hareket edilmesi de önem arz ediyor.
2. Oturuş pozisyonu
Yine aynı şekilde gün boyunca masa başında oturarak çalışıyorsanız oturuş pozisyonunuza dikkat etmeniz gerekiyor. Eğer dik oturmaya özen göstermiyorsanız mafsal iltihabı ya da kesecik iltihabı gibi kronik hastalıklara yakalanma riskiniz oldukça yüksek olacaktır.
3. Kahvaltı günün en önemli öğünü
Genelde hepimizin hastalığıdır kahvaltıyı atlamak ya da aceleye getirmek. Fakat bu hastalık gün içinde ciddi performans kayıplarına neden olabilir. Metabolizmanın ritmini kaybetmesine yol açması muhtemel olacağı gibi stresle başa çıkma konusunda elinizi oldukça zayıflatacaktır. Bunun yanı sıra tansiyon, kalp sorunları ve kilo problemlerinin de başlıca sebepleri arasında sayılabilir.
4. Fast Food hastalığı
Zamanın hızına yetişmeye çalışırken kendimizi harcadığımızın farkına varmıyoruz çoğu zaman. Öğle yemeklerini hızlı şekilde aradan çıkararak zamanı doğru kullandığımızı zannederken aslında fedakarlık ettiğimiz şeyin sağlığımız olduğunun farkına varmıyoruz. Fast Food, aynı miktarda tüketeceğiniz diğer yemeklere göre iki kat yağ ve kalori içermektedir. Bunun sonucunda ise kalp ve damar hastalıkları kaçınılmaz olmakta.
5. Eviniz işinize uzak mı?
Evinizin iş yerinize uzak olmasının uykunuzdan fedakarlık etmenize sebep olması kaçınılmaz. Bu ise sonrasında yüksek kolesterole ve depresyon riskinin artmasına sebep olabiliyor. Toplu taşıma ya da kendi aracınız fark etmeksizin yarım saati aşan ev-iş yolculuğu yaşam doygunluğunuzun tükenmesine neden oluyor.
- Published in Kariyer Rehberi
Performansınızı Yukarı Taşıyacak Beslenme İpuçları – 2
Önceki yazımızda anlattığımız Beslenme İpuçlarımıza bu yazımızda da devam ediyoruz.İşyerinizde sergileyeceğiniz performansı etkileyecek çok fazla unsur söz konusudur. Beslenmeden uyku düzenine birçok konuda dikkat edeceğiniz küçük detaylar performansınızda gözle görülür bir artışa sebep olabilir. Birlikte inceleyelim.
4. Kan şekerinin önemi
Kandaki glikoz seviyesi ve bu seviyedeki iniş çıkışlar beyin aktivitelerinizi önemli şekilde etkileyen faktörlerdir. Beyin faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi direkt olarak performansınızı düşürecek ve verimsiz bir gün geçirmenize neden olacaktır.
Tüketeceğiniz besinlerin kan şekerinize olan etkisi hakkında bilgi sahibi olmak bu nedenle bir kat daha önemli hale gelmektedir. Ara öğünler ve sağlıklı atıştırmalıklarla kan şekeri dengenizi belli bir seviyede tutmak ciddi performans artışına sebep olacaktır.
5. Sağlıklı atıştırmalıklar dostunuzdur
Bir önceki maddede kan şekerinin öneminden bahsetmiştik. Badem, ceviz gibi sağlıklı yağlar ve Omega içeren besinler, taze ya da kuru meyveler kan şekerinizi desteklemek ve kontrol etmek adına en büyük ve lezzetli yardımcılarınız olacaktır.
Araştırmalar gün içerisinde ara öğün olarak bu tür besinlerin tüketilmesinin sadece metabolizmayı ve insan vücudunun fiziksel yapısını değil, beyin sağlığı, konsantrasyon ve odaklanma konusunda da önemli faydalar sağlamaktadır.
Gün içerisinde meyvelerden oluşan 6-7 porsiyonluk ara öğünler kişinin kendini daha mutlu ve verimli hissetmesine sebep olarak performans artışına destek olmaktadır.
6. Hareket etmekten korkmayın
Uzmanlar masa başında sabit kalarak çalışan insanların sindirim ve boşaltım sistemlerinde aksaklıklar yaşaması ihtimalinin diğer sınıf çalışanlara göre daha fazla rastlanır olduğunu bildiriyor.
Bu sebeple mümkün olduğunca hareket etmeye özen gösterin. Arada bir de olsa kalkıp yer değiştirmek, asansör yerine merdiven kullanmak, yakındaki yerine daha uzakta olan tuvaleti kullanmak, iş arkadaşınızı telefonla aramak yerine yanına gitmek gibi küçük tercihler fiziksel etkinliğinizi arttıracak ve masa başı ağrılarından da uzak kalmanıza yardımcı olacaktır.
7. Vazgeçilmez detay: Su
Su içmenin faydalarını saymak için başlı başına bir makale yazmak bile yetersiz kalacaktır. Konumuzla ilgili birkaç örnek vermek gerekirse, su içmek metabolizmanın canlanmasına, toksinlerin vücuttan daha kolay atılabilmesine, daha kaliteli bir stres yönetimine yardımcı olacaktır. Mutlaka masanızda bir şişe su bulundurmaya özen gösterin.
Öte yandan sıvı tüketiminde suyun yanı sıra şekersiz ve sütsüz olmak kaydıyla kahve, çay ve bitki çayları da hem sıvı tüketiminizi destekleyecek hem de odaklanma konusunda size yardımcı olacaktır.
Mutlaka her konuda olduğu gibi su dışında kalan sıvı gıdaların tüketiminde de aşırıya kaçmaktan uzak durmak çok önemlidir. Aşırı tüketildiğinde çay ya da kahvenin en masum etkisi kalbinizde çarpıntılar olacaktır.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
- Published in Kariyer Rehberi
Performansınızı Yukarı Taşıyacak Beslenme İpuçları – 1
İşyerinizde sergileyeceğiniz performansı etkileyecek çok fazla unsur söz konusudur. Beslenmeden uyku düzenine birçok konuda dikkat edeceğiniz küçük detaylar performansınızda gözle görülür bir artışa sebep olabilir. Birlikte inceleyelim.
1. Doğru kahvaltı
Güne başlarken doğru yapılmış bir kahvaltı size tahmininizden çok daha büyük faydalar sağlayacaktır. Güne başlarken kahvaltıyı es geçmek ciddi enerji ve konsantrasyon kaybına yol açacaktır. Öte yandan poğaça, simit vb. ile geçiştirilen bir kahvaltı ise hem gereksiz şekilde yağ alımına hem de doyuruculuk özellikleri düşük olması sebebiyle plansız açlıklara sebebiyet verecektir. Bunun doğal sonucu da performansınızın olumsuz etkilenmesi olacaktır.
Yumurta, peynir, domates, taze yeşil sebze ve tam tahıllı ekmek ile yapacağınız kahvaltı hem gün içerisinde plansız açlıkları engelleyecek hem de midenize gereksiz yük bindirmediğinden midenize değil beyninize odaklanabilmenize olanak sağlayacaktır.
2. Planlı öğle yemeği
Öğle yemeğinde ne yiyeceğinizi önceden planlamak birçoğumuzun atladığı küçük bir detaydır. Fakat bu küçük detay boyundan büyük bir öneme sahiptir aslında. Öyle ki acıktıktan sonra seçeceğiniz menü genellikle hatalı bir menü olacaktır. Tuz, yağ ve yüksek kalori içeren besinler dediğimizde kulağa çokta hoş gelmiyor değil mi? Ama genelde açken bu tür yiyecekler gözümüze çok leziz ve davetkar görünecektir.
Araştırmalar kişilerin tok olduğunda bu tür yiyeceklerin davetine karşı daha kolay karşı koyabildiklerini, açken ise tersine bu besinlere karşı daha zayıf olduklarını gösteriyor.
3. Öğle yemeği menüsünü zenginleştirin
Öğle yemeklerini ofis dışında ve geniş bir vakitte yemek gibi bir şansa sahip değilseniz menünüze daha fazla özen göstermeniz şart haline gelecektir. Mümkün mertebe tabağınızın en az yarısını sebze yemekleri ve taze yeşilliklerden oluşan salatalarla zenginleştirin. Geri kalan yarısında mutlaka tam tahıllar, az yağlı et, balık ya da baklagiller ile dengeleyin. İmkan dahilinde yoğurt, ayran, cacık vb. süt ürünleri ile bu menüyü desteklemeniz de mümkündür.
Önemli bir detayda çorbadır. Bazılarımız için çorba öğünün vazgeçilmez bir parçası iken bazılarımız için ise gereksiz bir detaydan öteye geçmemektedir. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Öğüne çorba ile başlayarak hem menünüzü zenginleştirebilir hem de doygunluk hissine çok daha kısa sürede ulaşabilmenizi sağlayacaktır. Midenizi rahatlatmakla kalmayıp aynı zamanda da gereksiz besin tüketilmesinin de önüne geçecektir.
Burada küçük bir not ekleyelim. Çorbalarda unlu terbiye yapılması çorbanın aslına hizmet etmesine engel olacaktır.
Bir sonraki yazımızda bu konuya devam edeceğiz…
- Published in Kariyer Rehberi
Okulda Bunları Öğrenemezsiniz – 2
Bir önceki yazımızdan Okulda Bunları Öğrenemezsiniz ile ilgili ilk yazıya ulaşabilirsiniz.
Günümüzde iş dünyasında başarılı olabilmek için mesleğiniz ile ilgili çok kaliteli bir eğitim almış olmak, herkesçe kabul gören bir üniversiteden mezun olmak gibi kaideler yeterli değil. Sadece ve sadece kendinizin geliştirebileceği bazı meziyetler var. Bu yetenekler için herhangi bir okulda eğitim alabilme şansınız ne yazık ki şimdilik yok. Peki nedir bu yetenekler?
5. Takımın bir parçası olun
Farklı alanlarda uzmanlardan oluşan proje takımlarında yer aldığınızda takımın bir parçası olabilmek önemlidir. Takım içinde kendi fonksiyonunuzu eksiksiz yerine getirebilmek önceliğiniz olmalı. Bunun yanında diğer takım arkadaşlarınızın işlerini kolaylaştırabilecek ya da takımın işlevini daha kolay ve hızlı şekilde yerine getirebilecek katma değerler üretmek sizin için ciddi bir artı olacaktır.
6. Yazışma kurallarını öğrenin
Profesyonel yaşamdaki yazı dili okulda kullanmış olduğunuz akademik dilden oldukça farklıdır. Profesyonel yazışma dilini öğrenin. İş yazılarının profesyonel olmalı. Aynı zamanda açık ve anlaşılır olmalıdır. Eposta gönderirken ya da rapor hazırlarken kullanacağınız metinler profesyonel bir dille hazırlanmış olmalı.
7. İletişim ve satış becerisi
Okulda öğrenemeyeceğiniz en önemli bilgilerden biri de düşüncelerinizi ve bir anlamda kendinizi karşınızdakine pazarlayabilme yeteneğidir. İşe alınma sürecinden tutunda iş hayatı içerisindeki her adımda bir satış ve pazarlama süreci çalışır. Müzakere yeteneğinizi geliştirmeden kendinizi ya da fikirlerinizi doğru şekilde pazarlamak oldukça zor olacaktır.
8. Liderlik
Okuldayken görev aldığınız projeleri hatırlayın. Genelde bu tür projelerde bütün iş bir bilemediniz iki kişinin üzerine yıkılır. Böyle bir ortam size liderlik becerilerinizi geliştirebilmeniz için gerekli şartları sağlamaktan uzaktır. Yöneticilik ile liderlik arasındaki farkı özümseyerek doğru görev dağılımı, bütüne hakim olmak ve insanlarla iletişim halinde sevk ve idareyi sağlamak gibi unsurları içeren liderlik meziyetlerinizi geliştirin.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
- Published in Kariyer Rehberi